Roberto Bolaño Kitapları
Vahşi Hafiyeler / Los
detectives salvajes (Çeviren: Peral Bayaz Charum, 2007, Metis Yayınları, İst.)
Latin Amerika
edebiyatının en büyük isimlerinden Şilili yazar Bolaño, yirminci yüzyılın son
dönemine damgasını vuran putkırıcı yapıtlarıyla öne çıktı. Eleştirmenlerce en
önemli eseri sayılan, otobiyografik öğeler taşıyan romanı Vahşi Hafiyeler,
varlığı şaibeli bir yeraltı edebiyat hareketinden artakalan iki şairin ülkeden
ülkeye, yapıttan yapıta trajikomik maceralarını anlatıyor.
Roman bir yandan
dönemin şiir ve edebiyat tartışmalarını aktarırken bir yandan da sosyal
çevrenin analizini yapıyor. Bolaño Vahşi Hafiyeler'i "kendi kuşağıma yazdığım
bir aşk mektubu," diye tanımlıyor, "kuşağım tüm gençler gibi aptal ve
cömertti, elimizdeki her şeyi veriyor, karşılığında hiçbir şey beklemiyorduk.
Şimdi bizden geriye hiçbir şey kalmadı... Latin Amerika toprağında yatıyor
cesetlerimiz," dese de, yapıtıyla bu kişilere yeniden hayat kazandırıyor.
"Borges'in
yazmak isteyeceği bir roman," diye tanımlanan kitap, sanat ile hayatı
birleştiren çizginin üzerinde, vahşi, sert, derinlikli ve acıyla güldüren bir
dille ilerliyor.
***
2666 (Çeviren: Zeynep
Heyzen Ateş, Roman, 2012, Pegasus Yayınları, İst., 992 s.)
Kuzey Meksika'dan
Nazi Almanyası'na, Stalin'in Moskovası'na, Drakula'nın kalesine ve denizlerin
derinliklerine uzanan çarpıcı bir edebi labirent… Bolaño, ölümle yarışarak
yazdığı 2666'da, kötülüğün en yalın halinin günümüz Meksika'sından bir gazete
haberiyle başlayan hikâyesini anlatıyor. Hikâyenin geçtiği Santa Teresa sadece
Cehennem olmakla kalmıyor, aynı zamanda da bir ayna; "sürekli işe yaramaz
bir değişim içinde olan zengin ve yoksul Amerika'nın" hüzünlü bir aynası.
"Kitaplar pek
çok işe yarar, sizi bazen çalışmaya bazen eğlenmeye ve bazen de yazmaya teşvik
eder. Bolaño'yu okumak bana yazma konusunda ilham veriyor. Tam bir dâhi."
Patti Smith
"Bu yılki
okumalarıma çoğunlukla Roberto Bolaño hâkimdi. Bolaño, 2666'da Güney Amerika,
ABD ve Avrupa geleneklerini; modernizmin vahşi gerçekçiliği ile suç romanlarını
pürüzsüz bir şekilde bir araya getiriyor. Bolaño'nun romanları, yazarı modern
edebiyat tarihinde önemli bir yere oturtuyor."
Kazuo Ishiguro
"Bu doğaüstü
roman tasvir edilemez; bütün ihtişamıyla yaşanması gerekir. Gelmiş geçmiş en
korkunç gerçek cinayet furyasıyla, Juarez (Meksika) ve çevresinde öldürülen
400'den fazla kadınla ilgili olduğunu söylemek belki de yeterli."
Stephen King
"Garcia
Marquez'in Yüz Yıllık Yalnızlık'la yarattığı depremden kırk yıl sonra, Bolaño
yeri göğü yerinden oynattı. 2666, en yalın ifadeyle, yirmi birinci yüzyılın ilk
gerçek başyapıtıdır."
The Complete Review
"Tıpkı
Cervantes, Melville, Proust, Musil ve Pynchon gibi Bolaño da totaliter dünyayı
romanda yeniden kuruyor."
Neue Zürcher
Zeitung
"Bolaño'nun
mirası olağanüstü. Kafka, Borges ve Cortázar'ın izinden giderek anlatıların
sınırlarını muğlaklaştırıyor. 2666 bunun en güzel örneği.Bir roman bundan daha
heyecanlı olamaz."
Frankfurter
Rundschau
Lümpen Roman / Una
novelita lumpen (Çeviren: Seda Ersavcı, Roman, 2016, Can Yayınları, İst., 128
s.)
Artık bir anne ve
evli bir kadınım, oysa kısa bir süre öncesine kadar bir suçluydum. Kardeşimle
ben öksüz kalmıştık. Bu, bir şekilde her şeyi haklı çıkarıyordu. Kimsemiz
yoktu. Ve her şey bir gecede olmuştu.
Anne babaları bir
trafik kazasında ölünce erkek kardeşiyle Roma’da yapayalnız kalan Bianca, iki
gizemli adamın eşliğinde yetişkinlerin dünyasına adım attığında, başkalarının
olduğu kadar kendisinin de derinlerinde yatan en karanlık yönlerini
keşfedecektir.
Roberto Bolaño’nun
hayattayken yayımladığı son kitabı olan Lümpen Roman, erişkinliğin kıyısında
şekillenen bir özgür irade öyküsü.
Uzak Yıldız / Estrella
distante (Çeviren: Zerrin Yanıkkaya, Roman, 2017, Can Yayınları, İst., 152 s.)
Wieder uçuş
pistinden uzakta, Santiago’nun kenar mahallelerinden birinde çıktı ortaya. İlk
dizesini orada yazdı: Ölüm dostluktur. Sonra demiryollarına ait bazı depoların
ve terk edilmiş fabrikalara benzeyen ama sokaklar arasında karton sürükleyen
insanların, evleri ayıran çitlere tırmanan çocukların, köpeklerin seçildiği
yerlerin üstünden uçtu. Solda, saat dokuz yönünde, birbirlerinden tren yoluyla
ayrılan, mantar gibi bitmiş uçsuz bucaksız iki yerleşim yerini fark etti.
İkinci dizesini yazdı: Ölüm Şili’dir.
Carlos Wieder bir
sanatçı mı? Pilot mu? İşkenceci mi? Katil mi? Yoksa hepsi birden mi? Allende
hükümeti döneminde silik bir şairken General Pinochet diktatörlüğünde
yıldızlaşarak estetikten başka hiçbir şeye yaşam hakkı tanımayan bir “sanatçı”
olarak ortaya çıkan Carlos Wieder’in hikâyesi, Şili’nin yakın tarihiyle iç içe
geçince Güney Amerika’nın en özgün anlatılarından biri doğuyor.
Roberto Bolaño külliyatının
temel bileşenlerinden Uzak Yıldız, işkence, sürgün ve ölüm arasında seçim
yapmaya zorlanan bir neslin iğneleyici portresi.
Tılsım / Amuleto (Çeviren:
Zeynep Heyzen Ateş, Roman, 2017, Can Yayınları, İst., 144 s.)
Bu bir korku
hikâyesi. Bir tür polisiye, Fransızların “kara roman” dedikleri türden, hatta
bir dehşet hikâyesi. Ama öyle görünmeyecek gözüne, çünkü bu hikâyenin
anlatıcısı benim. Benim tarafımdan aktarıldığı için, öyle olduğunu fark
etmeyeceksin. Oysa bu, özünde korkunç bir suçun hikâyesi.
1968 yılında, México’da, polis ve askerler
üniversiteyi bastığında saklandığı tuvalet kabininden on küsur gün çıkmayan
Uruguaylı Auxilio Lacouture’nin dudaklarından şiir gibi dökülen bir anlatı
Tılsım. Roberto Bolaño, Vahşi Hafiyeler’den filizlendirdiği bu romanda,
“Meksikalı şairlerin anası” Auxilio’nun hayatıyla hayallerini kesiştiriyor.
Tılsım, Latin Amerika’nın baskıcı rejimleri
tarafından yaşamları örselenen nesillere bir ithaf niteliğinde.
Katil Orospular / Putas
asesinas (Çeviren: Peral Bayaz, Öykü, 2017, Can Yayınları, İst., 224 s.)
Her şey anlamsızdı,
öyle düşünüyordum, ama aslında bir anlamı olduğunu biliyordum; bu anlam beni
paramparça ediyordu, paramparça sözcüğü biraz abartılı gelebilir ama ben
abarttığımı düşünmüyordum. Belki o zamanlar anlam ile gereksinimi
karıştırıyordum. Belki de sinirlerim bozuktu.
Ölü şairler,
İspanya’da oynayan Latin Amerikalı futbolcular, ünlü modacılar tarafından
kiralanan cesetler, porno film yapımcıları, Avrupa’da sürgün hayatı yaşayan
Şilililer, yazarın birçok metninde karşımıza çıkan alter egosu Arturo Belano…
Hepsinin dilinin ucunda bir hikâye var.
İlk kez 2001
yılında okuyucuyla buluşan Katil Orospular yazarın ikinci öykü kitabı. Türden
türe sıçrayan bu anlatıların en belirgin ortak yönü kuşkusuz Bolaño’nun
kuvvetli üslubu.
Mösyö Pain /
Monsieur Pain (Çeviren: Seda Ersavcı, Roman, 2017, Can Yayınları, İst., 152 s.)
Mösyö Pain, akşam
saat onda Latin Mahallesi’ndeki Café Victor’da bekleniyorsunuz. Bu bir ölüm
kalım meselesi. Lütfen ciddiye alınız.
1938 baharında
Paris’te bir hastane odasında yatan Perulu şair César Vallejo’nun hıçkırık
nöbetini kimse geçiremeyince başvurulan kişi, Franz Mesmer’in takipçisi, okült
bilimler meraklısı Pierre Pain olur. Ancak ortaya çıkan iki İspanyol, şairi
tedavi etmemesi için onu ikna etmeyi başarınca Mösyö Pain kendini labirentimsi
sokaklar ve koridorlarda, anlamını çözmekte zorlandığı bir kovalamacanın
ortasında bulur.
Mösyö Pain, Edgar
Allan Poe öykülerini anımsatan puslu ortamları ve esrarlı karakterleriyle Roberto
Bolaño’nun hayal gücünün karanlık katmanlarını yansıtıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder