JAVİER MARİAS KİTAPLARI
*Karasevdalılar, çev. Saliha Nilüfer, YKY, İst.: 2015, 288 s.
María Dolz her sabah işe gitmeden önce kahvaltı ettiği kafede adeta onun için bir mutluluk timsaline dönüşen evli bir çifti gözlemlemeye başlar. Bu, onun için, sabahlara neredeyse daha kolay başlamanın bir yolu olmuştur. Ta ki uzun bir süre bu gözlemlerine ara vermek zorunda kalıp adamın bir meczub tarafından öldürüldüğünü öğrendiği güne kadar… Derken kendiliğinden gelişen bir ilişki María’nın cinayetin ayrıntılarından haberdar olmasını sağlar…
Sarhoş edici bir sevda, birbiri ardına patlak veren kah sevindirici kah üzücü olaylar, cömertlik ve bencillik halleri, cezasız kalma, ölenlerin hayatımızda yer işgal etmeyi sürdürmesi, hafıza, mutlak hakikatin bilinemezliği: Marías’ın en oyunbaz romanlarından biri olan “Karasevdalılar”ın muammalarından bazıları. İnsan ilişkilerinin görünenin altında yatan karmaşık yapısına işlenmiş muammalar..
“Ustalıkla yazılmış bir roman.”
Alberto Manguel
“Karasevdalılar, cinayet romanı gibi görünen metafizik bir keşif gezisi.”
The Spectator
***
*Beyaz Kalp, çev. Bülent Kale, YKY, İst.: 2016, 252 s.
“Beyaz Kalp”
Bir kez anlatmayagörsün insan, “Her şey anlatılabilir. Başlamak yeter, sonra çorap söküğü gibi gelir kelimeler.”
En vahşi sırları bilme merakı insanı işlenen suça ortak eder mi? Masumiyetin yitirilişi, dinlemekle başlıyorsa susmak hiçbir şeye çare değildir artık. Belki de konuşmadan ve eylemeden duramayan insanın salt varlığıdır tüm suçların nedeni ve sonucu. Katil de odur, izleyen ve izleten de. Kelimelerin sonsuz olasılıkla dizildiği dünyalarımızda tüm sonlar ve ölümler, tüm aşklar ve başlangıçlar kendini dille var eder.
Marías, yine derinlerden gelen sesiyle sıradan insanın serüvenini anlatıyor bize. En çok da susturulmuş sırlarıyla duvardaki portrelerine hapsolmuş kadınların, annelerin, kız kardeşlerin, sevgililerin hikâyelerini. “Ölüler ve uyuyanlar birer tablodan başka bir şey değillerdir” aslında. Dünkü acımasızlıkla bugünkü aymazlık arasındaki sağaltılamaz köprüyü çatan hikâyeler onlar. Dünkü cinayetle bugünkü düğün arasındaki düğümler…
***
*Yarın Savaşta Beni Düşün, çev. Seda Ersavcı, YKY, İst.: 2016, 312 s.
“Hiç kimse bir gün kollarında, yüzünü bir daha asla göremeyeceği fakat adını hiç unutmayacağı bir kadının cesedini tutacağını aklından geçirmez.”
Dünyaca ünlü İspanyol yazar Javier Marías’ın en çok övgü alan romanlarından biri olan “Yarın Savaşta Beni Düşün” bu cümleyle başlıyor… Víctor, yeni tanıştığı evli bir kadın olan Marta’nın akşam yemeği davetini kabul edip kocası yokken evine gider. Ancak kadın bir anda rahatsızlanır ve Víctor’un kollarında can verir. Her şeyi unutup ortadan yok olmaya katlanamayan Víctor, kadın ve ailesi hakkında daha çok şey öğrenmek için araştırmalara girişir.
“Yarın Savaşta Beni Düşün”, yaşayan en usta romancılardan birinden sırlar, yalanlar ve gerçekler üzerine nefis bir roman.
“Marías muazzam bir yetenek… Her kitabı soluksuz okunuyor.” -The New York Times
“Büyük bir yazar.” – Salman Rushdie
***
*Acı Bir Başlangıç Bu, çev. Seda Ersavcı, YKY, İst.: 2018, 448 s.
“Acı Bir Başlangıç Bu”
Madrid, 1980.
Kırk yıllık diktatörlükten sonra değişim rüzgârı İspanyol toplumunda ağır ağır esmeye başlar. Genç Juan de Vere, meşhur yönetmen ve yapımcı Eduardo Muriel’in özel sekreteri olarak çalışma hayatına ilk adımını atar. Patronu, güzel olduğu kadar kaygı verici eşi Beatriz Noguera’yla tanıştırır kendisini. Sonra arkadaş çevresiyle… Ne ki farkında olmadan genç sekreterine mahrem dünyasının ve anılarının gizli kapısını da açar böylece.
Önceleri patronunun sürdüğü hayattan gözü kamaşan genç sekreter sonraları, bu parlak dekorun karanlık bir arka tarafı olduğunu keşfeder yavaş yavaş. Örneğin, Eduardo Muriel neden karısından nefret etmektedir? Görünüşte amaçsız, uzun gezintileri sırasında karısı nerelere gider? Eski aile dostları olarak tanıtılan Doktor Van Vechten aslında kimdir, hakkında anlatılanlar doğru mudur?
Genç sekreter, bitmeyecekmiş gibi görünen şenliklerin yaşandığı Franco sonrası Madrid’de nefes kesen bir soruşturma sürecinde bu gizemlerin peşine düşer…
Arzunun, gücün ve suçluluk duygusunun yaşamlarımız üstündeki etkisini gözler önüne seren, sürükleyici bir roman.
***
*Berta Isla, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İst.: 2019, 428 s.
Berta Isla ile Tomás Nevinson çok genç yaşta tanışır Madrid’de, kısa süre sonra da hayatlarını birlikte geçirmeye karar verirler, ne ki ilişkilerinin önce kesintili geçeceği, ardından da kopacağı akıllarına gelmez. Dil ve aksanları taklit etme konusunda inanılmaz bir yeteneğe sahip olan Tomás Oxford’da öğrenim gördüğü sırada bu özelliğiyle “Krallık”ın dikkatini çeker. Tam bu sıralarda, bir gün, başına gelenler hem onun hem de karısı Berta’nın geleceğini belirleyecektir…
“Yılın Kitabı” – El País
“Marías “Berta Isla” kitabıyla eşsiz bir biçim yakalamış.” – The Times Literary Supplement
“Yaşayan Avrupalı romancılar içinde Javier Marías’tan daha iyisi var mı?” – Independent
“Gerçek ile ahlakı acımasızca irdeleyen, şaşırtıcı, merak uyandıran bir hikâye.” – The Guardian
***
*Tüm Ruhlar, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İst.: 2020, 184 s.
“Tüm Ruhlar” anlatıcının, dünyanın ve zamanın dışındaki bir şehirde, Oxford Üniversitesi’nde geçirdiği sislerle kaplı, tuhaf iki yılın hikâyesidir.
Bu romanın büyüleyici kahramanları da dünyanın ve zamanın dışında yaşar: Bütün hayatı boyunca, şahit olduğu ama hatırlayamadığı bir olayın etkisinde kalan, anlatıcının evli aşkı, esrarengiz Clare Bayes. Anlatıcının dostu Cromer-Blake. Tek başına geçireceğini öngördüğü yaşlılık günleri için yoğun deneyimler biriktiren, alaycı eşcinsel. Emekli olmuş bilge profesör Toby Rylands. Hepimizin sahip olduğu “korkunç eş” hakkındaki bilgisi ve üç ayaklı köpeğiyle berduş Alan Marriott… Ve diğerlerinin yanında, başka bir zamandan gelmiş, gizemli yazar John Gawsworth.
Muammalarla ve entrikalarla, resmi törenlerle ve çılgın akşam yemekleriyle, gizli geçmişlerle ve hastalıklı şimdiki zamanlarla dolu bir dünyada anlatıcı, kendi “çılgınlığı”nı ve kendi hikâyesini “naftalinde saklanmış” bu şehrin sakinlerinkiyle örmeye koyulur ve sonunda, Hindistan’da bir nehrin üzerinden geçen bir demiryolu köprüsü, birtakım talihsiz sevdalı çift, ajanlık kariyeri ya da minik Redonda adası gibi birbirleriyle alakasız görünen birçok şeyin hayatının bir parçasını oluşturacağını keşfeder: Öyle bir hayat ki tüm ruhlar arasındaki bu umulmadık aşk ve dostluk ilişkilerinin izini sonsuza kadar taşıyacaktır.
“Baş döndürücü… Javier Marías zarafetle, kıvrak bir zekâyla yazarken okuru meraklandırma sanatındaki ustalığını da sergiliyor…” – The Times Literary Supplement
***
*Duygusal Adam, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İst.: 2020, 120 s.
Javier Marías’ın 1986 yılında yayımladığı beşinci romanı “Duygusal Adam”, İspanyolca aslından çevirisiyle ilk kez okurlarıyla buluşuyor.
“Duygusal Adam”, meşhur olmak üzere olan genç bir opera şarkıcısı ile evli bir kadın arasındaki aşk macerası çevresinde kurulmuş bir roman. Ama yazarın dediği gibi, “Bu, aşkın ne göründüğü ne tecrübe edildiği, yalnızca bildirildiği ve hatırlandığı bir aşk hikâyesidir.”
Genç opera şarkıcısının bakış açısından okuduğumuz hikâye, şarkıcının bir temsilde rol almak üzere Madrid’e gitmek için bindiği trende, karşısında oturan bir kadınla iki erkeğin birbirleriyle nasıl bir ilişki içinde olduğunu hayal etmesiyle başlıyor. Daha sonra bu üç kişiyle kendisinin de kaldığı lüks otelde karşılaşıyor: Bunlar Belçikalı banker Hieronimo Manur, karısı Natalia ve onlara eşlik eden Dato. Kıskanç bir koca olan Manur, Dato’yu karısını erkeklerin alakalarından uzak tutmakla görevlendirmiştir ama genç opera şarkıcısı provalar arasında Natalia’ya kur yapmaktan sakınmaz, bunu gözlemleyen Dato da patronuna durumu aktarır. Kıskanç koca daha da kıskançlaşır…
“Duygusal Adam”, Marías’ın hatırlama ile beklenti kutupları arasında okuru gezdirdiği, gizem ve heyecan dolu bir macera.
“Javier Marías harika bir hikâye kaleme almış: Psikolojik analizlerde keskin, hikâyenin gelişiminde müşkülpesent, sonunda ise sürprizli. Aklıma Marcel Proust ile Unamuno’yu getirdi.”- Manuel Alvar, “ABC”
“Yazınsal ihtişamının ötesinde [Duygusal Adam’ın] yarattığı gerçek sansasyon, çağımızdaki ahlaki ikiyüzlülüğün maskesini düşürmesi ve İyi ile Kötü konusunda kâğıtları baştan dağıtmasıdır.”- “Frankfurter Allgemeine Zeitung”
“Marías’ın üslubu benzersiz, insan kalbinin derinliklerinde aranırken yaptığı keşifler gibi.”- “Los Angeles Times”
“Marías, okuru tek kelimeyle afallatıyor.” – “The Times Literary Supplement”
***
*Zamanın Karanlık Yüzü, çev. Neyyire Gül Işık, YKY, İst.: 2021, 272 s.
“Yaşamı, düşgücünün ürettiği ya da öyküleyip kaleme aldığı ve yayımladığı şeyler sayesinde zenginleşen ya da o yüzden lanetlenen ya da sadece değişen yazarların ben ne ilkiyim ne de sonuncusu olacağım.”
“Tüm Ruhlar” romanında gerçek olan yalnızca iki şey vardı: Romanın geçtiği şehir, Oxford ve kitabın yazarı, küçük Redonda adasındaki krallığın tahtsız kralı.
Ancak “Tüm Ruhlar” romanının okurları kurguyu gerçekle karıştırmakta ısrar edince kitabın yazarı buna dayanamayıp gerçeği kurguya dönüştürmeye karar verir. Böylece “Zamanın Karanlık Yüzü”nde, belki de istemdışı bir geçmişe gitme arzusunun etkisiyle adını –Xavier– tersten, sağdan sola yazan solak bir çocuğu; ölmüş bir ağabeyi; Birinci Dünya Savaşı’ndan sağ çıkıp México’da serseri kurşuna hedef olmuş bir yazarı; ölümün hep teğet geçtiği, tek gözü kör bir savaş pilotunu ve nicelerini, “Henüz geçmemiş, yitip gitmemiş ve belki de o nedenle henüz zaman bile sayılmayan zamanın” karanlık yüzüne aktarılmış halde buluyoruz. Belki de orası, yaşayanlar ile ölülerin birlikte var olabildikleri tek yerdir.
Bir anatomi uzmanı, türlerin en tuhafının –insanoğlunun– en derindeki sırlarını ortaya çıkarmak için neşterini nasıl kullanırsa, Javier Marías da dili öyle kullanıyor. – W. G. Sebald
Zamanın Karanlık Yüzü 20. yüzyılın en iyi İspanyol romanlarından biridir. – Julia Ortega, Brown University
***
*Kurt Mıntıkası, çev. Çiğdem Öztürk, YKY, İst.: 2022, 200 s.
1971 yılında yayımlanan “Kurt Mıntıkası” Javier Marías’ın ilk romanıdır; 17 yaşında yazmaya başladığı bu romanı bir sene gibi kısa bir sürede bitirmiştir. Hikâye Amerika Birleşik Devletleri’nde geçer ve bütün kahramanları da Amerikalıdır.
Marías bu ilk kitabında, 1922’de Taeger ailesinin dramatik parçalanmasıyla başlayan, kara romandan melodrama, Amerika İç Savaşı’ndan egzotik Güney’e, polisiye entrikalardan otuzlu yıllardaki gangster çatışmalarına uzanan yüksek tempolu, soluk kesici bir maceralar silsilesine davet ediyor okuru.
“Kurt Mıntıkası”ında yazarın, dikkat çekici bir yazınsal olgunluk, keskin bir ironi anlayışı ve baş döndüren bir hikâye kurma yeteneği sergilediğine tanık oluyoruz.
Juan Benet’e göre, “mükemmel ve zalim bir pastiş” olan bu romanın, cüretkâr ve parçalı kurgusu, kasıtlı klişe kullanımı, son derece akıcı tekniğiyle, öncü bir yapıtı olarak karşımıza çıktığını söylemek abartı olmaz.
“Macera peşinde koşan bir şövalye, matrak, iğneleyici, öfke ve aşk dolu, kesinlikle olmazsa olmaz bir yazar.” The Guardian
“Javier Marías dünyanın en büyük, en dâhi yazarlarından biri.” Claudio Magris
* https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/yazarlar/javier-marias
***
*Yarınki Yüzün, c. 1: Ateş ve Mızrak, çev. Roza Hakmen, Metis, İst.: 2011, 336 s.
21. yüzyılın önde gelen edebiyat yapıtlarından sayılan Yarınki Yüzün, günümüz edebiyatının genel eğilimlerinin aksine, olağanüstü bir dil kullanımına dayanıyor: Hem edebi bir ziyafet olup hem de okuru kendine heyecanla bağlayan o ender eserlerden. Romanın ilk cildi olan Ateş ve Mızrak'ın başkahramanı, Londra'da yaşayan Jaime Deza. İspanyol çevirmen Deza, karısından ayrılmanın bunalımını atlatamamış, eski defterleri kapatamamış bir adam. Sürgünde olmayan bir sürgün. İnsanların içyüzünü, maskelerin altında saklananı görme konusunda özel bir yeteneği olan Deza'nın bir "insan tercümanı ya da yorumcusu" olarak İngiliz Gizli Servisi'nin hizmetine girmesiyle gelişen olaylar, tanıştığı sıradışı kişilerin casus filmlerine taş çıkaran hikâyeleriyle birlikte daha da ilginç bir hal alıyor.
***
*Yarınki Yüzün, c. 2: Dans ve Rüya, çev. Roza Hakmen, Metis, İst.: 2011, 296 s.
Usta İspanyol yazar Javier Mariás'ın başyapıtı Yarınki Yüzün'ün ikinci cildi Dans ve Rüya da ilki kadar yoğun ve etkileyici. İlk ciltte tanıştığımız "insan tercümanı ya da yorumcusu" Jaime Deza, İngiliz Gizli Servisi'ndeki görevini sürdürürken etrafında olup biteni gözlemeye ve geçmiş olaylarla bağlantılandırarak çözümlemeye devam ediyor. Konumunu ve nelere kadir olduğunu tam olarak kestiremediği gizemli amiri Tupra'nın bir gece şiddete başvurduğuna tanık olması, Deza'yı İç Savaş döneminde kendi ülkesi İspanya'da yaşananları düşünmeye sevk ediyor. Normalde şiddete meyilli olmadığı halde sıradışı koşullarda korkunç şeyler yapabilen sıradan insanlar, daha sonra hayatlarını nasıl sürdürürler? Deza'nın dönüp dolaşıp geldiği soru bu - tarihe baktığımızda hepimizin kaçınılmaz olarak sorduğu soru.
Ne var ki Dans ve Rüya'yı bir nevi "geçmişle hesaplaşma"ya veya insanın "karanlık" tarafını, içindeki şiddet potansiyelini anlama çabasına indirgemek haksızlık olur. Zira Mariás bir yandan insan zihnini ve psikolojisini tüm karmaşıklığı ve zenginliği içinde resmederken, bir yandan da Gizli Servis çevresinde dönen olayları saran gizem perdesini yoğunlaştırarak okurun merakını beslemeye, bu heyecanlı bekleyişi tırmandırmaya devam ediyor.
***
*Yarınki Yüzün, c. 3: Zehir, Gölge, Veda, çev. Özde Duygu Gürkan, Metis, İst.: 2012, 512 s.
Javier Marías'ın başyapıtı Yarınki Yüzün'ün son cildi Zehir, Gölge, Veda ilk iki ciltte bir kısmına tanık olduğumuz hikâyeyi, İspanyol çevirmen Jaime Desa'nın Londra'da gönüllü sürgün olarak yaşadığı çalkantılı dönemin hikâyesini nihayete erdiriyor. Daha önce şöyle bir değinilerek gizem perdesiyle sarmalanan olaylar aydınlanıyor, sisler dağılıyor, yapboz tamamlanıyor.
Tıpkı ilk iki cilt gibi Zehir, Gölge, Veda da ustalıkla birbirine bağlanmış iç içe hikâyelerden oluşan, muazzam diliyle tam bir edebiyat ziyafeti çeken, düşünsel yönüyle zihne bol malzeme sunan, okura yoğun ve sıradışı bir tecrübe yaşatan bir eser.
***
*Kötü Niyet Öyküleri, çev. Neyyire Gül Işık, Can, İst.: 2018
“Herkesin kendi hayatı vardır, bir tanecik hayatı, kimse onun arzularına göre gerçekleştiğini görmekten vazgeçmeye razı olmaz, arzuları olmayanlar dışında, ki onlar aslında çoğunlukta. İnsanlar istediklerini söylerler, özveriden, vazgeçmekten, cömertlikten dem vururlar, hepsi yalandır, normali insanın doğal olarak başına geleni, giderek olup biteni, eline geçeni ya da kendisine verileni istediğine inanmasıdır, onlar öncesinde gerçek arzular olmamış da olsa.”
Kiralık katiller, hayaletler, akademisyenler, belalı çiftler, öldükten sonra geçmişin muhasebesini yapan ruhlar, porno oyuncuları, gizemli doktorlar, Elvis...
El País gazetesi okurlarınca 2012’nin en iyi öykü kitabı seçilen Kötü Niyet Öyküleri, İspanya’nın önde gelen edebî kişiliklerinden Javier Marías’ın en kapsamlı öykü külliyatı.
“Zekice ve tedirgin edici… Karakterler ve hikâyeler büyüleyici bir mozaik oluşturuyor.”
– The Times
***
*Yazınsal Yaşamlar, çev. Pınar Savaş, Can, İst.: 2008, 196 s.
İspanyol romancı ve deneme yazarı Javier Marías, birçok ülkede büyük ilgi gören Yazınsal Yaşamlar'da, ünlü yazarların kısa yaşam öykülerini sevecen ve saygılı, ama bir hayli de alaycı bir yaklaşımla sunuyor okurlara.
Faulkner ve Conrad'dan James Joyce ve Henry James'e, Arthur Conan Doyle ve Robert Louis Stevenson'dan Turgenyev ve Thomas Mann'a, Rainer Maria Rilke ve Malcolm Lowry'den Rimbaud ve Oscar Wilde'a, Mişima'dan Laurence Sterne'e, pek çok yazarı, gerçeklerden sapmadan nerdeyse birer roman kişisine dönüştürüyor, onların gizli dileğinin bu olduğu inancıyla.
"Gelip Geçen Kadınlar" bölümünde, sıradışı yaşamlarıyla ilgi odağı olmuş ya da büyük yazarlara esin vermiş kadınlar anlatılıyor. Kitabın sonunda ise, Marías, kendi kartpostal koleksiyonundan seçtikleri eşliğinde, en sevdiği yazarların pozlarını, havalarını, yüz ifadelerini eğlenceli bir bakışla yorumluyor. Yazınsal Yaşamlar, gerçek bir edebiyat şenliği.
Hazırlayan: Şükrü Kırkağaç
Yorumlar
Yorum Gönder